23 Ağustos 2011

Nunca mas Tribündergi !


SAN PEDRO Y CAMERON DİAZ

Her doğan gün öldükten sonra tekrar yerine doğan gün,ölümü sonucu bizi terkeden günün aynısıydı ama daha sıcağıydı.Giden insanların yerini alan yeni insanlar sadece farklı karakter ve fiziki özelliklerle bir önceki kişilerin boşluklarını dolduruyorlardı.Bu insanlar güzel,kolay ve sıcak kanlı latin kızlarının ve ucuz uyuşturucunun cezbedici tehlikesine kapılıp çok uzaklardan geliyorlardı.

İşimizin haricinde güzel kadınlar elbette bizimde ilgi alanımıza giren bir çok unsurdan sadece biriydi. bu Kadınları daha sonra onlarla ilgileneceğimize söz vererek birazcık terk edelim.

2 yeni adam gelmişti.Birisi Mısır'lıydı ama Amerika'da yaşıyordu.Diğeri ise Teksas'lı bir cowboy'du.Beraber yola çıkmışlardı.Birinin ismi Muhammed diğerinin ismi ise Brad'di. Brad ayakkabı veya Flip-Flop kullanmıyordu.Siyah bir şortu vardı ve hepimizin bol yerbalı Mojito içerken düşündüğü ama hiç konuşmadığı şekilde o siyah şort Brad'in kıçına implantlanmış şekilde çakılmıştı.Üzerinde ise daha sonraki günlerde pislikten,yemekten ve alkolden dolayı önce sararacak sonra simsiyah olacak beyaz bir tshirt vardı.

Brad'in kesinlikle kesilme zamanı 6 aydan fazla olarak geçmiş uzun sarı sakalları vardı.Bu burutal görünüşlü sakallara ,bakımsız,kırıklarla dolu ,aşırı yağlı ve 3 yıldan fazla bir süredir taranmamış saçlar eşlik ediyordu. Bu görünüşünden dolayı kimse ona Brad diye seslenmiyordu. Günah kasabasının artık bir tanrısı vardı ve ismide herkesin onu çağırdığı ya da selam verdiği gibi Jesus'tu.

Muhammed ise aynı bizlere benziyordu(Türklere)Aşırı esmer gür siyah sakalları ve mavi gözleri vardı.Türk olduğum için bana sempati duyduğunu çekinmeden belli ediyordu. Bir gün Jesus ve Muhammed'i Rimini'li Massimo'nun sahibi olduğu Hostal Cento Del Mundo'nun bahçesinde iziznsiz olarak Papaya ve Muz alırken gördüm.Onlara Massimo'nun italyan mafyası ile bir bağlantısı olmadığını ama bu yaptıklarını hiç hoş karşılamayacağını söyledim. Muzların kabuklarını sıyırırlarken bir yandanda gülüyorlardı. Brad onun tanrı ilan edilmesine neden ZZ Top sakallarına muzu bulaştırarak görgüsüz ama iştahlı bir ısırık aldı ve whatever dedi.

Muhammed seni gördüğümüz iyi oldu,seninle birşey konuşmak istiyoruz diye söze girdi ve devam etti.
San Pedro içmek istiyoruz dedi.Bende konu hakkında bildiklerimi anlatabilirim ama yardımcı olamam dedim. Kokain kullanmalarını tavsiye ettim Muhammed ve Jesus'a.Daha pratik ve zahmetsiz olacağını sadece gram başına sadece 3,50 amerkan doları ödeyeceklerini ,kristalleri ezmek için bir kredi kartına vede kesilmiş bir kokteyl kamışına ya da Meksika Pesosu'na ihtiyaçları olduğunu söyledim.
(Meksika'ya gidenler bilir.Meksika pesoları kağıt değil,plastik gibi bir materyalden yapılır. Örnek 50 peso ,Bu yüzden Kokain alımı sırasında kamış gibi görev gören dünyadaki tek para birimidir)

Kokain'e alışmak istemediklerini çünki Amerika'da pahalı olduğunu belirttiler. Tadını çıkarmalarını tavsiye ettiğimde tadını değil bokunu çıkarackalrını ima ettiklerinde kendilerine duymadıkları güveni cesurca söylemekten kaçınmadılar.
San Pedro konusunda onlara bildiklerimi anlatırken birden o belirdi...
Ve bizlere Hi losers diye selam verdi. Gelen Cameron Diaz'dı ve haklıydı. Bir Cowboy,bir Türk ve birde A5rap'ın yaptığı San Pedro muhabbeti ne kadar elegant olabilirdi ki ? Ancak loserslar denilirdi.Üstelik elimizde Hostal Centro Del Mundo'nun bahçesinden çalınan Papaya ve Muzlar varken bu kaçınılmazdı.Cameron onların amerikalı olduğunu bildiği için bana o klişe soruyu yöneltti..

-Ben.... İspanyolca cevap verdim.

-Estambul es de Puta Madre!

-Que Carajo?
-Maldita sea!
Çok güzeldi. Güldü ve beraber seyahat ettiği iki arkadaşının yanlarına doğru ilerleyerek bizden uzaklaştı.

Bir imzalı fotoğrafını bile isteyemeden Cameron Diaz gitmişti.

Jesus Cristo- San Pedro
Muhammed- I hate Californian girls...
Ben-San Pedro kaktüsünü bulmanız gerekli. Bu kaktüsü tanıyormusunuz ?Yanlış bir kaktüsü kesip,kaynattıktan sonra içerseniz halüsilasyon görüp harikalar diyarında Alice ile çiçek toplayacağınıza zombiler tarafından bir kolon iel içecek makinasının arasında sıkıştırılmış vaziyette kendinizi görebilirsiniz dedim.Ve aklımda Cameron Diaz ,çalıntı Papayalar ve Muzlar varken beni rahatlatacak bol yerbalı mojito'ların yapıldığı bara doğru ilerledim.

CAMERON DİAZ

Cameron North California'lıydı.Yüzü aynı klonlamışlarcasına Cameron Diaz2a benziyordu.Onu tavlayabilen adamı düşman sahibi yapabilecek kadar güzeldi. Cameron geçmişte yaşadığı kilo problemleri ve vucudunun çeşitli yerlerindeki çatlaklardan ve deformasyonlardan anlaşılsada yüzüne baktığım zaman gözlerine hapis oluyordum.
Gözlerindeki o derin mavilik bana Arjantin / Mar Del Plata sahilindeki Atlantik okyanusu kıyılarını çağrıştırıyordu. Mojito içmenin zamanı geldi diye düşündüm ve Tomer'in barına gittim.

-Bol yerbalı Mojito geldi...

Cameron ve arkadaşlarıda restaurant-Bar'a gelmişlerdi. Arkadaşlarının ikiside erkekti yani kısmen erkeklerdi.Birisi çok sempatik görünümlü Hint kökenli bir adam diğeri ise uzak doğulu bir Gay'di.oda sempatikti. Ama hepsi Amerika'da doğmuşlardı.Ve Cameron üst katın merdivenlerinden süzüldü. Flaşlar patlamıyordu ,mikrofonlar yoktu. Ama Cameron geliyordu.

Şu bahsettiğim üst katın merdivenlerini hatırladınız mı ? No a las Drogas y No a la Violencia paylaşımımdaki İsrail devletinin 60. kuruluş yılını kutladığımız üst kata çıkan merdivenlerden bahsediyorum.
Camron oturdu.O tuvaletteyken masaya gelen yemeğini vamp ama bir o kadarda sevimli bakışlarla süzdü.Sonra beni fark etti.

Ve bana baktı...

Gözlerimin içine baktığında oluşan gel-git dalgaları beni önce Mar Del Plata sahilindeki Atlantik okyanusu kıyılarına fırlattı sonrada tekrardan bol yerbalı mojito'nun durduğu masaya doğru geri sürükledi.

Me gustan estos momentos con tigo Cameron ....
Ben bu dakikaların tadını çıkarırken Cameron'la masaya iki gölge düştü.Kafamı son tarafa doğru kaldırıp baktığımda iki ruhani lideri karşımda gördüm.Ruhani liderler bu kadar romantizm yeter derlercesine bana bakıyorlardı.Ruhani liderler Muhammed ve Jesus ellerinde nerden çaldıklarını o anda tahmin edemediğim palalarla San Pedro kaktüsü aramaya gideceklerini söylediler. San Pedro Kaktüsünü bulduklarında onlara bir mutfak ve materyaller ayarlamamı benden rica ettiler. San Pedro kaktüsünün 12 saat süreyle kaynatılması gerektiği için nöbetleşe durabilecekleri bir mutfak gerekiyordu. Mutfak belliydi. Bizim evde yapabilirsiniz dedim düşünmeden halbuki sonradan ruhani liderlerin mutfağımızda anti-hijyenik bir enkaz bırakacaklarını hayal edememiştim. Muhammed ve Jesus uzaklaştılar.

Cameron Diaz ve yakın korumalarının (arkadaşlarının) yemekleri bittikten sonra hesabı istediler!
-Hesap geldi ve ödediler. İçeceklerini ieçrlerken Cameron Hi Turkish diye seslendi.
Benim bir adım vardı ama Cameron kızılderili inancına göre bir kahranmanlık yaptığımı görmeden bana ismimle hitap etmeyecekti veya bir isim takmayacaktı.

Bende selam verdim. Hi ...Cameron..Neden bana Cameron diye seslendin diye sordu? Cameron Diaz'a benzediğini söyledim bu hoşuna gitmiş olacak ki;başını göğüslerine doğru iki kez eğip onaylar gibi yaptı ve bana gerçek ismini asla söylemedi. Eğer işim yoksa onlarla beraber plaja gitmemi ve daha sonrada akşam için yapılacak plana dahil olmamı teklif etti.Elbette düşünmeden o teklifi kabul ettiğim an İspanya Mundaka'da 10 metrelik dalgalarda surf yapıyor gibi mutluydum.(En büyük hayallerimden biri Mundaka'da surf yapmaktır.8 yıldır surf yapmama rağmen Mundaka'da 120 saniye içinde boğularak ya da parçalanarak feci şekilde can vereceğimden eminim )

La Playa'ya doğru yola çıkıldı.Önden sempatik ikili arkalarındanda Cameron ve ben yürüyorduk.Cameron'a hazırlıksız bir şekilde ondan hoşlandığımı söyledim.Böyle bir giriş yaplılırmı diye içimden kendime çok kızdım.Kim yazdı ulan bu senaryoyu diye Türkçe mırıldandım.Cameron neden yüzüme bakmıyorsun diye sordu ?

Mar Del Plata yüzünden dedim . Anlamadı.İyice saçmalamıştım.

-Cameron..... Mar Del Plata ?

Boş ver diyerek kestirip attım.Zaten bataklığa boğazıma kadar saplanmıştım. Oda beni anlamadığı için bataklıktan kurtulmam için bana bir dal parçası uzatmadı.

Gün boyunca plajdaki sneak-Bar'dan bol yerbalı ve benden dolayı torpilli olan Mojitolarımızı içtik,yüzdük,o hep konuştu ,anlattı ben hep saçmaladım.

Oooooo Mami! Estas matando me!Çok güzeldi maldita Pelada...Akşam üstüne doğru akşam yemeğinden önce tam evlere gitmek üzereyken leş gibi olmuş ruhani liderlere ellerinde kaktüslerle yürürken rastladık.

-jesus Cristo...

Kİtapta yazana çok benziyor bu kaktüs.(Bu bahsettiği kutsal kitap La Biblia değildi) San Pedro'yu bulduk.Jesus Cristo'nun hayali gerçek olacakmıydı ?San Pedro kaktüsünden içip çarmağa gerildiği Jerussalem topraklarına yüz yıllar sonra yeniden geri dönebilecekmiydi?Cameron ve arkadaşlarıyla akşam için sözleştikten sonra Muhammed ve Jesus Cristo ile birlikte evin yolunu tuttum.

Bu arada Tomer'e nemi oldu ?
Tel-aviv'den kız kardeşi Tomer'i ziyarete gelmişti.Bu yüzden kız kardeşi ile sürekli kısa seyahatlere çıkıp onunla ilgileniyordu.Eve geldik.Muhammed ve Jesus Cristo yemek kitabı tarzı San Pedro kaktüsünü anlatan saçma sapan kitaba bağlı kalarak kaktüsü hazırlamaya koyuldular.

- 3 saat sonra ....

Yolda insanlarla sohbet ederek yemek yiyeceğimiz mekana doğru ilerledim.

Angel coming from the clouds(mi corazon) Langostina(istakoz) sipariş etmişti.Arkadaşları ise Chuleta (Domuz kızartması) sipariş ettiler. Ben ise Carne Asada y patacones sipariş ettim.(Carne Asada: dana bifteği,Patacones,şu üzerinde erimiş peynir olan kızartılarak yenen büyük Muzlar)
Yemekler bittikten sonra Tomer'in barına gittik.Orada gece yarısına kadar eğlendikten sonra kalkmaya karar verdiler. Yarın Bogota'ya gideceklerdi ertesi günden ordan Miami'ye uçacaklardı.

Ben Cameron'a benimle eve gelemsini söyledim.Hayır gelemem dediğinde No a las Drogas y No a la Violencia paylaşımımdaki Tsunami felaketinin yıkımından daha büyük bir yıkıma uğramıştım.Ama sonra sen benle gel dedi.Bunu sözler onun dudaklarından döküldüğü anda bir filtreiz Lucky Strike yakmak lazımdı.

Sigarayı yaktım....

Aman ne güzel fikirdi.Bir Hostal Dormitorio'sunda Cameron Diaz ,ben,kobra yılanı olmayan bir hintli ve asyalı bir Gay...Yarın yola çıkacakları için anlayış göstermem gerektiğini söyledi bana. Angel coming from the clouds 'u nasıl kırabilirdim ki ? Hostal2a gittik ve orada içmeye devam ettik.Yatma vakti geldiğinde hintli ve asyalı Gay içeri gittiler.Kısa bir süre geçtikten sonra ellerindeki yatakları sürükleyerek dışarı çıkarıpHostal'in bahçesindeki çimlerin üzerine koydular.Siz içerde yatın dediler Cameron'a...

Hiç mecbur olmadıkları halde yaptıkları fedakarlıktan dolayı büyülenmiştim.O ana kadar itiraf etmesede Camron'un benden hoşlandığını anlamıştım. Cameron'un arkadaşları ellerindeki amerikan malı sivri sinek savar bir spreyi her yerlerine sıkarak ve yıldızlarla gmz temasında kalacak şekilde bahçedeki yataklarına uzandılar.

Cameron elimde tuttu ve içeri geçtik.Sonrasını sansürlüyorum ve sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Sabah olduğunda sıcak bir öpücükle uyandırılmanın hazını yaşarken içeri giren asyalı Gay'in sivri sineklere ettiği vulgar küfürlerden dolayı hayatın gerçeklerine dönmem uzun sürmedi.Onlara eşyalarını taşımalarında yardımcı oldum ve hiç istemesemde Cameron'u yolcu ettim.Veda anımızda bir öpücük,sıkı bir kucaklaşma biraz göz yaşı vede onun Farewell(Elveda)kelimesi vardı.

Ve gittiler.

Bol yerbalı bir Mojito içmenin zamanı yeniden gelmişti .Bol yerbalı Mojito'dan önce Tomer'in telefonu geldi. Evin mutfağı rezalet durumda ve 2. kata çıkan merdivenlerde ve banyoda klozetin yanında yerde yatan zehirlenmiş iki amerikalı var dedi. Jesus Cristo ve Muhammed'den bahsediyordu.Onları kliniğe götüreceğini ve oraya gelmem gerektiğini söyledi bana Tomer telefonda.Ruhani liderler yanlış kaktüsü bulduktan sonra hazırlayıp içmişlerdi.San Pedro'yu değil.

Cameron'dan geriye zehirlenme sonucu midesi yıkanan 2 amerikalı ruhani lider, ben ve paramparça olmuş kalbim kalmıştı

Pablo Emilio Escobar Gaviria

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Beşiktaş için ne yaptın?